KUR'ANIN ANASI,TAHKİM (Hüküm) ÂYETLERİ.Âl-i İmran Suresi 7.Ayet:

BESMELE

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

KISASTA HAYAT VARDIR

 Fotoğrafım       KISAS
(BAKARA suresi 178. ayet):
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالأُنثَى بِالأُنثَى فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَأَدَاء إِلَيْهِ بِإِحْسَانٍ ذَلِكَ تَخْفِيفٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَرَحْمَةٌ فَمَنِ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.

(BAKARA suresi 179. ayet):
وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاْ أُولِيْ الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.

(BAKARA suresi 199. ayet):
ثُمَّ أَفِيضُواْ مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah'tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir.

(MÂİDE suresi 44. ayet):
إِنَّا أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُواْ لِلَّذِينَ هَادُواْ وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُواْ مِن كِتَابِ اللّهِ وَكَانُواْ عَلَيْهِ شُهَدَاء فَلاَ تَخْشَوُاْ النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (Allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah'ın Kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

(MÂİDE suresi 45. ayet):
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالأَنفَ بِالأَنفِ وَالأُذُنَ بِالأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ فَمَن تَصَدَّقَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهُ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffâret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.

(NAHL suresi 126. ayet):
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُواْ بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُم بِهِ وَلَئِن صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِّلصَّابِرينَ
Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

RİYAZÜSSALİHİN (İmam Nevevi)
148) Hastaya Ve Ölüm Mahkûmlarına İyi Bakmak
(Hastanın Yakınlarına Ve Bakıcılarına, Ona İyi Bakmalarını Ve Ondan Görecekleri Tepkilere Sabretmelerini Tavsiye Etmek; Yine Had, Kısas Ve Benzeri Cezalar Sebebiyle Ölümü Yaklaşmış Olanlara İyi Davranılmasını Hatırlatmanın Güzelliği)

915. İmrân İbni Husayn radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden bir kadın, zina sonucu gebe kalmış olduğu halde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:

– Ey Allah’ın Resûlü! Had cezasını gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver! dedi.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının velisini çağırtıp getirtti ve ona:

–”Bu kadına iyi bak. Çocuğunu doğurunca bana getir!”buyurdu.

Adam, aldığı talimatın gereğini yaptı ve kadını doğumdan sonra getirdi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını söyledi, sıkı sıkı bağladılar. Sonra Hz. Peygamber’in emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Sonra da Resûl–i Ekrem kadının cenâze namazını kıldı.[1]

* Ölmesi kesinlikle muhtemel hastalara ve ölümüne karar verilmiş mahkumlara iyi bakmak ve iyi bakılma tavsiyesinde bulunmak peygamberimizin tavsiyelerindendir. Evli olup zina eden kimseye recm cezası uygulamasını da böylece görmüş olduğumuz peygamberimiz; bu tür bir suçu işleyen ve recmcezasını hak eden kimseye toplum ve yakın çevresi tarafından psikolojik baskılar kınama ve benzeri bir takım kaba, olumsuz davranışlara girilmemesi için cezadan önce ceza anlamına gelebilecek bu tür davranışlardan uzak durulması gereğini hatırlatarak düşene düşman olmamalı prensibini ortaya koymuştur.[2]

[1] Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Tirmizî, Hudûd 9; Nesâî, Cenâiz 64.

Bu hadis 22 numarada geçmişti.

[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 274

148) Hastaya Ve Ölüm Mahkûmlarına İyi Bakmak

(Hastanın Yakınlarına Ve Bakıcılarına, Ona İyi Bakmalarını Ve Ondan Görecekleri Tepkilere Sabretmelerini Tavsiye Etmek; Yine Had, Kısas Ve Benzeri Cezalar Sebebiyle Ölümü Yaklaşmış Olanlara İyi Davranılmasını Hatırlatmanın Güzelliği)

915. İmrân İbni Husayn radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden bir kadın, zina sonucu gebe kalmış olduğu halde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:

– Ey Allah’ın Resûlü! Had cezasını gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver! dedi.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının velisini çağırtıp getirtti ve ona:

–”Bu kadına iyi bak. Çocuğunu doğurunca bana getir!” buyurdu.

Adam, aldığı talimatın gereğini yaptı ve kadını doğumdan sonra getirdi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını söyledi, sıkı sıkı bağladılar. Sonra Hz. Peygamber’in emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Sonra da Resûl–i Ekrem kadının cenâze namazını kıldı.[1]

* Ölmesi kesinlikle muhtemel hastalara ve ölümüne karar verilmiş mahkumlara iyi bakmak ve iyi bakılma tavsiyesinde bulunmak peygamberimizin tavsiyelerindendir. Evli olup zina eden kimseye recm cezası uygulamasını da böylece görmüş olduğumuz peygamberimiz; bu tür bir suçu işleyen ve recm cezasını hak eden kimseye toplum ve yakın çevresi tarafından psikolojik baskılar kınama ve benzeri bir takım kaba, olumsuz davranışlara girilmemesi için cezadan önce ceza anlamına gelebilecek bu tür davranışlardan uzak durulması gereğini hatırlatarak düşene düşman olmamalıprensibini ortaya koymuştur.[2]

[1] Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Tirmizî, Hudûd 9; Nesâî, Cenâiz 64.

Bu hadis 22 numarada geçmişti.

[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 274.

HÜKÜMLER VE CEZALAR[1] BÖLÜMÜ
﴾ كِتَابُ الأََحْكَامِ وَالْحُدُودِ ﴿
-183  قِصَّةُ مَاعِز فِي الزِّنَى وَرَجْمُهُ ﴿
“Zina hususunda Mâiz olayı ve Mâiz’in recmedilmesi”[37]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.Câbir b.Abdullah[38] 2.Abdullah ibn Abbâs[39] 3.Büreyde[40] 4.Câbir b.Semure[41] 5.Ebu Saîd el-Hudrî[42] 6.el-Leclâc[43] 7.Nuaym b. Hezzâl[44] 8.Ebu Hureyre[45] 9.Übey 10.Sahabeden birisi[46] 11.İbnü’l-Müseyyeb (mürsel olarak)[47] 12.Hz. Ebu Bekr[48] 13.Ebu Zerr 14.Osman’ın babası Nasr[49] 15.Ebu Berze el-Eslemî[50] 16.Atâ’ b. Yesâr 17. Şa’bî 18.Ebu Ümâme b. Sehl b.Huneyf Toplam, 18 kişi

(Derim ki: ) Râfiî (ö. 623/1225) “Şerhu’l-Kebir”de aynen şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’den meşhur olduğu kadarıyla recm; Mâiz, Gâmidiyye ve Yahudilerle ilgili kıssada geçmektedir. Recm, Resulullah (s.a.v)’den sonrada Raşit halifeler döneminde de uygulanmıştır. Bu nedenle de hadis, mütevatir derecesine ulaşmıştır.

Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447) “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî”de bunu onaylamıştır.

Kemal İbnu’l-Hümâm (ö. 861/1457) “Fethu’l-Kadîr”de aynen şöyle der: “Resulullah (s.a.v)’den gelen recmin sabit oluşu; Hz. Ali’nin kahramanlığı ve Hatem et-Tâî’nin cömertliği gibi mana bakımından mütevatirdir. Teferruatla ilgili olan haberi ahad ise, recmin tanımı ve özelliklerini açıklama mahiyetindedir. Recmin aslına gelince, bunda şüphe edilecek bir durum sözkonusu değildir.”
* * *
-184 مَنْ شَرِبَ الْخَمْرَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنَّ عَادَ الثَّانِيَةَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنَّ عَادَ الثَّالِثَةَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنَّ عَادَ الرَّابِعَةَ فَاقْتُلُوهُ
“Kim içki içerse, onu kamçılayın. İkinci defa (içki içmeye) dönerse, onu yine kamçılayın. Üşüncü defa (içki içmeye) dönerse, onu yine kamçılayın. Dördüncü defa (içki içmeye) dönerse, onu öldürün”[51]

Tirmizî (ö. 279/892), bu hadisi şu yoldan rivayet etmişir:

1. Muâviye [52]
Daha sonra Tirmizî der ki: “Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir:

2.Ebu Hureyre 3.Şerîd 4.Şurahbil b.Evs 5.Ebu Ramedâ’ 6.Cerîr 7.Abdullah ibn Amr

Hafız İbnHacer (ö. 852/1447) “Emaliyyu’l-Muhrace ala Muhtasarı İbni’l-Hâcib”de konu ile ilgili olarak der ki:

“Yine bu hadisi rivayet edenler içerisinde şunlarda vardır:

1. Ebu Saîd el-Hudrî 2.Abdullah ibn Ömer 3. Sahabeden bir topluluk 4.Guzayf 5. Câbir 6.İsmi bilinmeyen bir sahabe 7.Kabîsa b. Züeyb (mürsel olarak)”
* * *
[1] "Had" kelimesi, sözlükte; men etmek, alıkoymak, engellemek gibi anlamlara gelir. Çoğulu, Hudûd'dur. Terim olarak ise; yüce Allah için takdir edilen cezadır.

[2] Hz. Peygamber (s.a.v), Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra Medine'de gücü elinde bulundurmak için bir yandan Medine'de Yahudilerle anlaşma yapmak suretiyle kontrolü sağlamaya çalışıyor ve bir yandan da çevre yerlerde bulunan kabilelere, Bahreyn'e, Yemen'e ve başka yerlere elçiler göndermek suretiyle oraların İslamlaşmasını sağlamaya çalışıyordu.

[3] Buhârî, Zekat 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezalim 9, Meğazi, 60, Tevhid 1; Müslim, İman 31 (19); Tirmizî, Zekat 6 (625); Ebu Dâvud, Zekat 4 (1584); Nesâî, Zekat 46

[4] “Ümmet” kelimesi; ulus, topluluk ve grup gibi anlamlara gelir. Term olarak ise; dilleri, renkleri, milliyetleri farklı bile olsa aynı inanca mensup insanların teşkil ettiği topluluğu ifade etmektedir.

İslam ümmeti deyince, İslam inancına mensup insanların teşkil ettiği cemaati ifade etmektedir. İslam ümmetinin bir sınırı yoktur. Aynı İslam inancını taşıyan dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, bu ümmet içerisinde yer almaktadır.

İslam ümmetinin; sapıklık, dalalet, hata ve günah, fasıklık üzerinde birleşmesi düşünülemez. Çünkü ihtilaflı meselelerde alimlerin çoğunun ittifak ettiği görüşün sevaba yakın yakın olduğu kabul edilir. Zayıf bir rivayet ise, alimlerin fiilen etmesiyle sıhhat kazanır, hükmi tevatür derecesinde itibar görür. Böylece İslam ümmeti, hataya ve sapıklığa düşmekten korunmuş olmaktadır.

[5] Tirmizî, Fiten 7;Dârimî, Mukaddime 8; Müsned: 5/145 [6] Müsned: 6/396 [7] Ebu Dâvud, Fiten 1 (4253) [8] İbn Mâce, Fiten 8 (3950)

[9] “İctihad” kelimesi, sözlükte; gayret, takat, çaba gibi anlamlara gelen “cehede” kökünden gelmiş ve iftial babındandır. Terim olarak ise; Kitap, sünnet ve icma da kesin olarak bulunmayan bir mesele hakkında müctehid olan bir fakihin bütün gücünü harcıyarak zanni bir sonuca varmasıdır.

Hadiste geçen “isabet etmekten” kasıt; Allah’ın hükmüne tesadüf etmedir. “Yanılmaktan” kasıt ise; müctehidin, “doğru olan görüş, şu taraftadır” diye verdiği hükmün, Allah’ın hükmünün aksine tesadüf etmiş olmasıdır.

İsabet edene verilen iki sevaptan biri; ictihad sevabı, diğeri ise isabet sevabıdır. İsabet etmeyen ise, sadece ictihad sevabı alır.

Alimler, bu hadisten; alim kimsenin adabına uygun bir şekilde ictihad yaptıktan sonra, isabet etmeyip

[10] Buhârî, İtisam 22; Müslim, Akdiye 15 (2240); Ebu Dâvud, Akdiye 2 (3574); Tirmizî, Ahkam 2 (1326); Nesâî, Kaza 3; İbn Mâce, Ahkam 3 (2305)

[11] Buhârî, İtisam 21; Müslim, Akdiye 15 (1716); Ebu Dâvud, Akdiye 2 (3574); Nesâî, Kaza 3 [12] Taberânî, el-Evsat, es-Sağir [13] Müsned, 2/187; Taberânî, el-Evsat

[14] Cahiliyye döneminde cariyeler, efendilerine belli bir miktarda ödeme yaparlardı. Bunu kazanabilmek için zina bile yaparlardı. Bu sebeple Kur'an, cariyelerin zinaya zorlanmasını yasaklamıştır (Nûr: 24/33). Ayrıca başkalarıyla zinaya giden cariyelerin sahipleri de, onlarla cinsel ilişkide bulunurlardı. Cariye doğum yapınca, efendisi veya zina yaptığı kimse, çocuk bendendir diye iddia da bulunabilirdi. Efendi, çocuk hakkında "bendendir" yada "benden değildir" diye bir açıklamada bulunmadan ölecek olsa, mirasçılarının isteğiyle çocuk cariye sahibine verilirdi. Yalnız çocuk mirasçı olamazdı. Mirasçı olabilmesi için miras taksiminden önce nesebinin açığa kavuşması gerekliydi. Efendi, cariyesinden olan çocuğun nesebini kabul etmeyebilirde. Bu durumda çocuğun nesebi, efendiye katılmazdı. Hz. Peygamber (s.a.v), çocuk, kimin yatağında doğdu ise, yatak sahibine ait olacağı kuralını koyarak benzerlik veya kuru iddia gibi sebeplerle çocuğa sahip olunamayacağını belirtmiştir. Nesep meselesinde hüküm zahire göre verilir. Benzerlik ve iddia gibi şeylerle nesep sabit olmaz. Fakat zahire göre verilen hüküm, batinen de o meseleyi helal kılmaz. Bu sebeple evdeki kadın-erkek ilişkileri de farklı olur. Zina edenin, nesep yönünden doğacak çocuk üzerinde bir hakkı yoktur. Bu nedenle de zina eden kimse, çocuk üzerinde nesep, sorumluluk ve hak iddia edemez. Kısacası, zina eden kimse, bu tür haklardan mahrum kalmaktadır.

[15] Hadisin metninde geçen "hacer" kelimesi, "taş" anlamına geldiği için, bazı fıkıhçılar, hadisi; "zina edene de taşla öldürülme vardır" şeklinde anlamışlardır. Yalnız bu anlam, hadis açısından uygun bulunmamaktadır. Çünkü her zina eden taşlanmaz. Recm cezası, bir çok şartların oluşmasından sonra verilmektedir. Hadis nesebin Hadisin nesebin tesbiti ile ilgili olması hasebiyle zina edenin çocuk üzerinde bir takım haklardan mahrum kaldığı için hadisin metninde geçen "hacer" kelimesini "mahrumiyet" şeklinde tercüme ettik.

[16] Buhârî, Hudud 23; Müslim, Rada 37 (1458); Nesâî, Talak 48; İbn Mâce, Nikah 59 (2006); Müsned, 2/239, 280, 386, 409, 466, 475, 492 [17] Buhârî, Ahkam 29; Müslim, Rada 36 (1457); Ebu Dâvud, Talak 34 (2273); Nesâî, Talak 48, 49; Tirmizî, Talak (3430); İbn Mâce, Nikah 59 (2004); Müsned, 6/129, 200, 226, 237 [18] Müsned, 1/59, 65, 66 [19] Müsned, 2/179, 207 [20] Ebu Dâvud, Büyu (3094); Tirmizî, Vesaya 5; İbn Mâce, Nikah 59 (2007), Vesaya 6 (2704); Müsned, 5/267 [21] Müsned, 4/186, 187, 238 [22] Nesâî, Talak 48; Taberânî, el-Evsat [23] Nesâî, Talak 48 [24] İbn Mâce, Nikah 59 (2005); Müsned, 1/25 [25] Müsned, 1/104; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 5/13 [26] Bezzâr [27] Bezzâr [28] Taberânî (5057) [29] Taberânî [30] Taberânî [31] Taberânî, el-Evsat [32] Müsned, 5/326; Taberânî [33] Taberânî [34] Taberânî [35] Ebu Ya'lâ [36] İbn Asâkir, Tarih; Temâm, Fevaid [37]

 Zina, dinin meşru kabul ettiği bir anlaşmaya dayanmaksızın irade ve istekle yapılan haram bir çiftleşmeye denir. Bu günahı işleyen erkeğe zani, kadına ise zaniye denir.

Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Hudud 21, 28; Müslim, Hudud 16, 19 (1693), 22 (1695); Ebu Dâvud, Hudud (4420, 4421, 4433); Tirmizî, Hudud 4 (1451), 5 (1543); Nesâî, Cenaiz 63; Dârimî, Hudud 12, 14; Müsned, 1/245, 313, 328

[38] Buhârî, Hudud 21; Müslim, Hudud 16; Ebu Dâvud, Hudud (4420); Nesâî, Cenaiz 63; Tirmizî, Hudud 5 (1543); Dârimî, Hudud 12; Müsned, 3/323 [39] Buhârî, Hudud 28; Müslim, Hudud 19 (1693); Ebu Dâvud, Hudud (4421); Tirmizî, Hudud 4 (1451); Müsned, 1/245, 313, 328 [40] Müslim, Hudud 22 (1695); Ebu Dâvud, Hudud (4433); Dârimî, Hudud 14; Müsned, 5/347, 348 [41] Müslim, Hudud 17 (1692); Ebu Dâvud, Hudud (4422-4424); Dârimî, Hudud 12 [42] Müslim, Hudud (1694); Ebu Dâvud, Hudud (4431); Dârimî, Hudud 14 (2324) [43] Ebu Dâvud, Hudud (4435) [44] Müslim, Hudud (1691); Ebu Dâvud, Hudud (4419); Tirmizî, Hudud (1431); İbn Mâce, Hudud 9 (2553); Müsned, 5/216, 217 [45] Müslim, Hudud 5; Ebu Dâvud, Hudud (4428); Tirmizî, Hudud 5 (1452); İbn Mâce, Hudud 9 (2554); Müsned, /286, 287, 450 [46] Ebu Dâvud, Hudud (4432) [47] Müsned, 2/453 [48] Müsned, 1/8 [49] Dârimî, Hudud 13 (2323) [50] Ebu Dâvud, Hudud (3186) [51]

 İslam Hukuku’ndaki had cezaları şu şekildedir:

1. Had Cezaları: Zina, iftira, içki, hırsızlık, yol kesme ve irtidat için takdir edilen cezalar.

2. Kısas ve Diyet Cezaları: Şahıs aleyhine işlenen suçların cezalar.

3. Tazir Cezaları: Dinin yasakladığı fiilleri işleyenlere uygulanan cezalar.

4. Tedib Cezaları: Terbiye etmek kastıyla baba, ana, öğretmen ve efendi gibi büyüklerin yetkisine bırakılan cezalar.

Had cezaları; dinin gerçekleştirmeye, korumaya çalıştığı temel hedeflere saldırı mahiyetindeki suçların cezasıdır.

İçkinin haram oluşu; Kitap, Sünnet ve sahabe-i kiramın icma-ı ile sabittir.

Hanefilere göre; içki içmenin ve sarhoşluğun cezası; hür için 80 değnektir. Baş, yüz, tenasül uzvu dışında vücudun çeşitli yerlerine orta halli vuruşla tatbik edilir. Az veya çok içme arasında bir fark yoktur. İçki içen kimse, öldürülmez. Velev ki tekrar tekrar içmiş olsun.

Naklettiğimiz hadise göre; dördüncü kere içki içen kimsenin öldürülmesi gerekmektedir. Fakat bu emir, içki yasağının konduğu ilk sıralarda geçerliydi. Sonradan bu hüküm, kaldırılmıştır. Çünkü bir kimse, içki yüzünden öldürülmez. Dördüncü değil onuncu kere içmiş olsa bile fark etmez. Bu, Cumhurun görüşüdür.

Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Ebu Dâvud, Hudud 36 (4483, 4484, 4485), 37 (4482); Tirmizî, Hudud 15 (1444); Nesâî, Eşribe 42; Müsned: 2/191, 211, 280, 4/234, 388-389, 5/369; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 3/159, 161; Taberânî

[52] Tirmizî, Hudud 15 (1444); Ebu Dâvud, Hudud 36 (4482); İbn Mâce, Hudud (2573)

Hiç yorum yok: